25 Haziran 2015 Perşembe

ŞAH-I MERAN


Herkese merhabalar... Buralara yazmayalı baya olmuş neredeyse 1 aydır yazmıyorum. Bazen insanın içinden hiç bir şey yapmak gelmez bana da öyle oldu diyelim... Oldum olası hep efsaneleri sevmişimdir :) Bu yüzden sizinle bugün ŞAHMERAN efsanesini paylaşacağım. Şahmeran daha çok güney, orta ve doğu Anadolu resimlerinde,masallarında, hikâyelerinde rastlanan akıllı ve iyilik sever olarak tanımlanan belinde aşağısı yılan, üstü ise insan şeklinde olan mitolojik bir varlıktır.Farsça yılanların şahı anlamına gelen "şah-ı meran" dan gelir. Efsanesine gelecek olursak Binlerce yıl önce yedi katlı yer altında Tarsus'ta yaşayan yılanlar vardı. Meran adı verilen bu yılanlar, gerçekten akıllı ve şefkatli idi. Onlar barış içinde yaşarlardı. Meranların kraliçesine Şahmeran denirdi. O genç ve güzel bir kadındı.Sahmeranı gören ilk insan Cemşab oldu. O, geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğluydu. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfederler.Balı çıkarmak için Cemşab'ı aşağıya indiren arkadaşları, paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçarlar. Cemşab mağarada bir delik görür ve buradan ışık sızdığını farkeder. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girer. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler ve bir havuz ile pek çok yılan görür. Havuzun başındaki tahtta süt beyaz vücutlu bir yılan oturmaktadır. Şahmeran'ın güvenini kazanan Cemşab uzun yıllar bu bahçede yaşar. Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarır. Bunun üzerine Şahmeran da kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini ister. Şahmeran'a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran'ın yerini kimseye söylememiş. Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Vezir, hastalığın çaresinin Şahmeran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. Cemşab kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab'a; "Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu Vezire içir, etimi de Padişaha yedir" demiş. Böylece Vezir ölmüş Padişah da iyileşip Cemşab'ı veziri yapmış. Efsaneye göre Şahmeran'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus'un, Şahmeran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir.




kaynaklar: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eahmeran
Fotoğraflar google görselden alıntıdır.

1 Haziran 2015 Pazartesi

YAZIN TADI DONDURMA

Merhabalar ...

Bu zaman kadar hiç dondurmanın tarihini merak ettiniz mi acaba ???? Ben şu an merak etmiş durumdayım da :):)  Hem kendim için hemde sizler için şöyle bi tarihine göz attım ve sizlerle bunu paylaşmak istiyorum.Dondurmanın tarihi, M.Ö. 4. yüzyıla dayanır. İşte büyük küçük herkesin çok sevdiği dondurmanın hikâyesi: Boğazına düşkünlüğü ile tanınan Roma imparatoru Neron, gladyatör dövüşlerini seyrederken, kendisine lezzetli yiyecekler sunan çeşni başlarını ödüllendirirmiş. Çeşni başlarından biri, bir gün dağın zirvesinden topladığı karları bir kaba doldurmuş, üzerine bal ve çeşitli meyve parçaları dökerek, imparatora sunmuş. Neron, o güne kadar hiç tatmadığı bu yiyeceği çok sevmiş. Ertesi gün de köle ordusunu kar toplamaya göndermiş. Karın üzerine bal ve ezilmiş meyve döktürerek, tarihin ilk dondurmasını hazırlatmış.13. yüzyılda Marco Polo Çinlilerin buz ve süt karışımını öğrenerek bu metodu Avrupa’ya götürmüştür. Zaman içinde buzlu tarifler ortaya çıkmış Fransız ve İtalyan restoranlarında çok ünlenmiş. Kısa ve net bir yazı oldu bence bu seferlik de  böyle olsun. Herkese iyi haftalar dilerimm...




Kaynak
http://cicicee.com/dondurmanin-kesfi-ve-tarihcesi/
Fotoğraflar google görselden alıntıdır

17 Mayıs 2015 Pazar

SİNAN'IN KALFALIK ESERİ

SÜLEYMANİYE CAMİİ

Herkese keyifli pazarlar... Bugün sizlerle hikayesini çok beğendigim Süleymaniye Cami hakkinda yazmak istiyorum. İstanbul'un 3. tepesinde bulunan Süleymaniye Cami Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından tahta çıkışının 30. yıl dönümünü kutlamak amacıyla yapılmıştır. İnşaat 1550 senesinde başlamış ve sadece temel çalışmaları 3 yıl sürmüş. Ve yapımına  1 yıl ara verilmiş. Bunu duyan İran Şahı bir mektupla beraber bir sandık dolusu mücevheri Sultan Süleyman'a yollamış. Mektupta şu yazıyormuş;" Duyduk ki camiyi tamamlamaya kudretiniz yetmemiş ve vazgeçmişsiniz." Buna çok sinirlenen Sultan ustabaşına bu mücevherleri harca katmasını söylemiş ve Mimar Sinan bunları minarede kullanmış.Caminin tamamlanması ise 7 yılı bulmuş.



Bana ilginç gelen bir bilgide caminin içinde kullanılan deve kuşu yumurtaları olmuştu. Bu yumurtaların yaydığı koku örümceklerin ağ kurmasını engelliyormuş!!


Cami ile ilgili diğer bir hikaye ise şu ; çekememezlik her dönemde olduğu gibi malum dönemde de yaşanmış.İnsanlar sırf Mimar Sinan'ın bir açığını yakalayıp bunu Sultana ulaştırmışlar. Ve etrafa Sinan'ın camide nargile içtiğini yaymışlar. Bunu duyan Sultan olaya çok sinirlenmiş ve direk camiye gidip söylenenlerin doğru olduğu görmüş . Ama bu durum karşında Sinan'ın verdiği cevap ise tüm şüpheleri silmiş . Çünkü Mimar Sinan nargileye tütün falan koymamış sadece suyun fokurdamasıyla caminin akustiğini kontrol ediyormuş  :) !!
Herkese mutlu, huzurlu bir haftasonu dilerim.

Kaynak: İstanbul hakkında herşey kitabı 
Paha biçilemez  İstanbul programı
Görseller  google dan alıntıdır.

14 Mayıs 2015 Perşembe

AŞKIN VE SEVGİNİN SİMETRİSİ

Herkese Merhaba,
Baya oldu buraya yazmayalı. Hep ha bugün ha yarın derken bi türlü oturamadım blogun başına. Bahar havasından mıdır bilmem bi halsizlik düştü bugün üzerime gene yazacağım yoktu ama belki açılırım diye oturdum bilgisayar başına. Bugün sizlerle aşk uğruna yapılmış en güzel yapı hakkında yazmak istedim. Cevap tabiki Taj Mahal !! Taj Mahal Şah Cihan'ın 7 eşinden en sevdiği hanımı 14.çocuğunu doğururken hayatını kaybeden Mümtaz Mahal anısına yaptırılmış.Dünyanın 7 harikasından biri olma özelliği taşımakta. Yılda yaklaşık 3 milyon kişi ziyaret etmektedir. Yapımı 21 yıl sürmüş ve inşaatında 22.000 işçi çalışmış. Taşların taşınması için 1000 fil kullanılmış. "cennet" tasvirini yapılaştırmak gibi ciddi bir iddiayla yola çıkan Şah Cihan'a yapının bugünkü görünümünü kazanması için tam 2000 farklı model gösterilmiş.Yapının içinde ve dışındaki işlemelerde Kuran'dan birçok ayet bulunmakta. Taj Mahal gün içinde farklı renklere bürünür. Gün doğumuyla birlikte pembemsi ve en güzel rengini gösteren kısa bir süre sonra beyaz görünümüne dönen ve en son olarak ay ışığıyla beraber altınımsı bir renk alır. Efsaneye göre bu eşsiz özelliğin kadınların, özellikle de  Mümtaz Mahal'in his değişikliklerini yansıttığı  söylenirmiş. Şah Cihan, Taj Mahal'in yapımından kısa bir süre sonra oğlu tarafından devrilmiş ve hayatını Taj Mahal manzaralı odasında hapis hayatı yaşayarak geçirmiştir. Taj Mahal  İslam, İran, Osmanlı, Türk ve Hint mimarisinin bir bileşimidir.Yapımında baş mimarlardan sonra Osmanlı'dan iki mimar çok önemli katkıda bulunmuştur. İsmail Efendi ana kubbeyi tasarlamış, Üstad İsa'nın da genel tasarımında büyük etkisi olmuş.Tac Mahal, kubbesi ve dört köşesindeki minareleriyle, hangi yönden bakarsanız bakın simetriktir. (Minareler depremde dışa yıkılsın diye hafif dışa eğiktir) Tüm yapıda simetrik olmayan tek yapı anıt mezarlardır. Şah Cihan’ın mezarı İslam geleneklerine uygun olarak kadınından üstün ve yüksektedir (http://kesfetsene.com/tac-mahal-hakkinda-10-enteresan-bilgi/). Son olarak da bir gezi programında izlemiştim Taj Mahal'in yakın çevresinden motorlu taşıtlar geçirmiyorlarmış çünkü egzozdan çıkan dumanlar yapının rengine zarar veriyormuş. İşte böyleeeeee... Ne kadar büyük bir emek var dimi ortada !!:) Gününüz mutlu, huzurlu ve enerjikkkkkkkk geçsin !










Kaynak:
* Pamukkale Dergisi Mayıs 2014
* Görseller google dan alıntıdır.

9 Mayıs 2015 Cumartesi

7 TEPE İSTANBUL

Merhabalar, size geçen bahsettiğim gibi Çamlıca'ya gittim. Taze taze sizlerle orayı paylaşayım istedim :) öncelikle Çamlıca Tepesi İstanbul'un yedi tepesinden biri. İstanbul'un Üsküdar ilçesinde yer almakta. İstanbul ve Boğazın en güzel manzaralarını bu tepeden görebilirsiniz. Çamlıca Tepesinde manzaraya karşı kahvaltı ya da piknik yapabilirsiniz güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Biz burada 2 saat civarı durduk yani bize yeterli geldi insan belli saatten sonra sıkılıyor birazcık çünkü yapılacak çok bir şey yok Daha sonra biz rotamızı adını hep karıştırıyorum  söylerken Fehmi mi Fethi mi diye :) Ama bu sefer doğru söyleyeceğim Fethi Paşa Korusu'na çevirdik. Abartmıyorum çokkk  güzel hayran kaldık !! Hemde sahile çok yakın . İnsanın böyle bir manzaraya bakan evi olsa içi açılır her gün hele de mevsimlerden baharsa Çünkü her taraf yemyeşil ve bildiğiniz gibi şuan erguvanların mevsimi . O  yüzden aradığınız her renk var mavi, yeşil, pembe... Kafeteryasında oturup bir çay içebilirsiniz ya da bizim yaptığımız gibi hava çok sıcaksa eğer dondurmasından mutlaka yiyin . Pişman kalmayacaksınız!! Ayrıca bol bol fotoğraf çekip bu anı ölümsüzleştirin . Herkese keyifli hafta sonları.












**Tüm fotoğraflar bana aittir!!**



6 Mayıs 2015 Çarşamba

SAKLI CENNET << KEKOVA >>

Herkese Merhabalar.. Siz bu yazıyı okurken ben çokkk uzaklarda olucammmm ! Şaka şaka alt tarafı Çamlıcaya gezmeye gidiyor olucam inş :) Neyse lafı uzatmayayım bugün ki rotamız KEKOVA . Kendileri harika bir denize sahip te ! ) Kekova , Antalya ilinin Demre ilçesi yakınlarında Kaleköy ve Üçağız açıklarındaki küçük, kayalık bir adadır. Ben okulla beraber gitmiştim bu harika yere. İyi kide gitmişim ufak çaplı mavi yolculuk gibi oldu :) Çünkü bütün her yeri tekneyle geziyorsunuz . Önce limandan bir tekneye atladık oradan tersane koyuna doğru yol aldık etrafta eskiden ev olan yerlerin kalıntılarını görmeniz mümkün ayrıca denizin altındaki kalıntıları da teknenin cam bölmesinden görebilme imkanı da var bir evin üzerinden geçiyorsunuz çok ilginç değil mi :) Tersane Koyu'na tekneler yanaşılabiliyor. Burada Bizans devrine ait bir kilisenin apsisi yer almaktadır.Etrafta çok sayıda Lykia tipi kaya mezarları ve lahitleri göreceksiniz. Sonrasında korsan mağarasının girişine kadar gidebilirsiniz. En son uğradığımız yer ise Kaleköy burada gezilecek mekan ise adından da anlaşılacağı gibi Kalesi. Birazcık çıkarken insanı yoruyor ama yok ben çıkamam üşenirim falan demeyin çıkın !! :) Çünkü eşsiz bir manzara sizi bekliyor olacak ayrıca etraftaki kaya mezarları da bu manzara eşlik edenlerden .Soldaki resim kaleden inerken manzara konusunda haksız mıyım??? Kale Likyalılar tarafından inşa edilmiş olup bir dönem Perslerin eline ordan Romalalılara ve en son Osmanlı’lara kadar gelmiştir. Son bir bilgi eklemek gerekirse Kekova ve çevresi 18 Haziran 1990'da Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından sit alanı ilan edilmiş. Tüm yüzüş ve dalışların hükümet tarafından özel izin alınarak yapılması kararlaştırılmışsa da sonraki yıllarda bu yasak, tarihî batık olanlar haricindeki yerler için kaldırılmış. Herkese mutlu, huzurlu ve bereketli bir gün dilerim.














**Tüm görseller bana aittir!!**
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kekova
http://gezelimgorelimbilelim.com/2012/06/batk-uygarlk-kekova.html

4 Mayıs 2015 Pazartesi

TURİZMİN ODAĞI >> ALANYA

Herkese İyi haftalar !!!
Umarım herkes benim gibi enerjik başlıyordur güne. Çünkü ben sporumu yaptım sonra kaptım bir çay ve doğru blog başına geçtim :):) Sizinle nereyi paylaşacağım hakkında bi fikrim yok şu anda  bu satırları yazarken biraz düşünelim bakalımmmmm.....Bir yer buldum hazır yazda yaklaşıyor sizi şöyle bir Akdeniz sahillerine doğru yola çıkaralım. Rotamız benimde çok sevdiğim bana bir küçük kasaba gibi gelen Alanya olacak .
Görülebilecek yerler arasındaki önceliği tabi ki Alanya kalesi almakta. Kale Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad tarafından denizden 250 metre yükseklikte yaptırılmış. Kaleye girdiğinizde içere bir köşe var ki iyi ki çıkmışım dedirtecek cinsten süper bir manzara sizi bekliyor olacak. Daha sonra kaleden aşağıya inerken gene aynı şekilde güzel bir liman manzarası size eşlik ediyor olacak. Kaleye çıkarken yolda satış yapan kişilere rastlayacaksınız. Ayrıca küçük çay bahçesi tarzında yerlerde bulunuyor. Daha sonra Kızıl Kuleyi rotanıza katın ve en üst katına çıkın her ne kadar dik merdivenleri insanı biraz yoruyor olsada ! :) Kulenin sağlamlığını arttırmak için harcında yumurta akı kullanılmıştır. Kırmızı rengini veren ise dış yüzeyine sürülmüş olan yumurta sarısıdır.Size anlatırken bende yeni bir bilgi öğrenmiş oldum !:) Kule denizden gelecek saldırılara karşı limanı ve tersaneyi korumak amacıyla yapılmış ve yüzyıllar boyunca askeri amaçla kullanılmıştır. 1950'li yıllarda onarılan kule 1979 yılında ziyarete açılarak birinci katı Alanya Etnografya Müzesi'ne dönüştürülmüştür.Sonrasında sahilde güzel bir yürüyüş yapın ya da teknelerden birine binerek koyları dolaşın. Merkezdeki bir diğer gezilecekler arasında yer alan yer ise Damlataş Mağarası. Bu mağaranın havası astım hastalarına iyi geliyormuş zaten içerisi çok büyük değil o yüzden gezmek çok vaktinizi al bence gidin bir görün. Kleopatra plajı gene gidilecek yerler arasında Efsaneye göre Roma generali Antony , Alanya ve çevresini Mısır kraliçesi Kleopatra'ya hediye ettiğinde , Kleopatra her gün kale yamacında banyo yapmak için Kleopatra plajına inermiş. Aslında , Kleopatra'nın yüzmek istediğinde kullandığı ve kaleden direk olarak plaja giden bir tüneli varmış. Mısır Kraliçesi Kleopatra Akdenizde çıktığı her sefer sırasında Alanya'ya uğramış ve bu plajda denize girermiş. Son olarak Tersane, Dim çayı, Dim Mağarası ve Atatürk Evinide gezin görün derimm. Alanya'ya öözgü yiyecek ne var derseniz Turunç reçeli derim çok reçel sevmeyen bana bile sevdirdi kendini :) Herkese mutlu, huzurlu, bereketli ve işlerinin rast gittiği bir hafta dilerim!








*Size söylediğim kalenin içindeki köşeden görünen manzara işte bu !!
KLEOPATRA PLAJI
DİM ÇAYI
kaynak:
*Görseller Google dan alıntıdır.
*Tarihi bilgiler wikipedi den alıntıdır.

1 Mayıs 2015 Cuma

TARİH KOKAN KÖY >>> CUMALIKIZIK KÖYÜ

Herkese merhabalar,
Bugün sizlerle yakında gitmeyi planladığım bir yeri hem sizler için hemde kendim için araştırıp yazmaya karar verdim.Bu köy sizce de çok güzel değil mi?? :) Evlerin o güzel renkleri ve taş dokusu insana huzur veriyor bana göre ... Öncelikle birazcık ama bak birazcık :):) tarihinden konuya girelim.Osmanlıların Bursa’da ilk yerleştikleri bölgelerden olan Cumalıkızık, 180’i halen kullanılan, bazılarında ise koruma ve restorasyon çalışmalarının yapıldığı toplam 270 ev ile Osmanlı dönemi konut dokusunu günümüze taşımaktadır. Cumalıkızık yerleşiminin güneydoğusunda Uludağ eteklerindeki Ihlamurcu mevkiinde Bizans devrine ait bir kilise kalıntısı 1969 yılında tespit edilmiştir, Kilise kalıntısının yüzeyde rastlanan bazı mimari parçaları Bursa Arkeoloji Müzesi’nde saklanmaktadır.Köyün camisi, caminin yanındaki Zekiye Hatun Çeşmesi ve tek kubbeli hamamı Osmanlı devrinden kalmadır. Cumalıkızık vakıf köyü olarak kurulmuştur ve bu özelliğini yerleşim dokusu konut mimarisi, yaşam biçimine yansıtmıştır. Uludağ’ın kuzeyindeki dik etekler ile vadilerin arasında sıkışıp kalan yöre köylerine bu konumlarından dolayı ”kızık” adı verilmiştir. Köylerin birbirlerinden ayrılması için de dereye yakın olanına Derekızık, Fidye verene Fidyekızık ve Kızık köylerinden topluca gidilerek cuma namazı kılınan köye de Cumalıkızık adları verilmiştir.Köy meydanında köy geçmişine ait eşyaların sergilendiği bir de müze (Cumalıkızık Etnografya Müzesi) bulunur. Köyde, Haziran ayında "Ahududu Şenliği" yapılmaktadır. Ünlü "Cumalıkızık evleri" moloz taş, ağaç ve kerpiçten yapılır, genelde üç katlıdır. Üst katlardaki pencereler kafesli veya cumbalıdır. Ana giriş kapılarındaki kulplar ve tokmaklar dövme demirden yapılır. Evler sarı, beyaz, mavi, mor renklere boyalıdır. Bir aksilik olmazda gidersem bende bol bol fotoğraf çekicem inş :) Evlerin arasında kaldırımsız, taş döşeli, çok dar sokaklar bulunur. Bu dar sokaklardan bir tanesi de cin aralığıdır.Efsaneye göre Kurtuluş savaşı zamanında Cumalıkızık köyünü basan Yunan askerleri tüm köylüleri camiye toplar ve camiyi yakmaya karar verirler. Köylülerde bir fırsat yakalayıp camiden kaçarlar köylülerin girdiği sokakta iki evin bittiği noktada ufak bir aralık vardır ancak bir insanın yan yan geçebileceği kadar büyüklükte olan aralık sokak girişinden bakıldığında çıkmaz yol olarak görünmektedir. Köylüler bu sayede aralığın sonunda olan Türk askerlerinin konuşlandığı tepeye ulaşırlar. Yunan askerleri sokağın girişinde geldiğinde gözlerine inanamazlar ve şöyle: Bu insanlar buradan kaçması imkansızdır. Bu olsa olsa cinlerin işidir demiş ve o günden bugüne buranın adı “Cin Aralığı” olarak kalmıştır. Ufak bir göz yanılması oysaki :)


                                   





kaynak
http://cumalikizikkoyu.com/koy-hakkinda/
http://tr.wikipedia.org/wiki/Cumal%C4%B1k%C4%B1z%C4%B1k
Fotoğraflar google görselden alıntıdır.